Kazanımlar



T7.1. SÖZLÜ İLETİŞİM
T7.1.1. Akranlarıyla ve yetişkinlerle bir konuyu konuşur/tartışır.
T7.1.1.1. Göz teması kurarak, işitilebilir bir ses tonuyla konuşur.
T7.1.1.2. Tonlama ve vurgulara dikkat ederek, akıcı ve anlaşılır bir dille konuşur.
T7.1.1.3. Konuşmanın akışı içinde sorular sorar ve sorulara cevap verir.
T7.1.1.4. Konuşmada/tartışmada ifade edilen fikirleri toparlar, konuşmalardan ne anladığını ve kendi düşüncelerini ifade eder. Konuşmanın akışı içinde bir önceki konuşan kişinin veya daha önce konuşanların ifade ettiği noktalarda aynı görüşte olduğu veya önemli gördüğü hususları belirterek kendi görüşünü ifade etmesi sağlanır.
T7.1.2. Konuşmadaki/tartışmadaki farklı bakış açılarını fark eder.
T7.1.3. Hazırlıklı konuşma/sunu yapar. Topluluk önünde konuşulacak/tartışılacak konu/sunu için hazırlık yapması, gerekli metinleri okuyarak veya çalışarak gelmesi, konuşmasını edindiği bilgiler üzerine kurgulaması, konu ile ilgili kanıtlara atıflar yapması, prova yapması ve sunması sağlanır. T7.1.4. Konuşmasını/sunumunu bilgiyi daha net aktarabilmek için uygun durumlarda grafikler, görseller ve benzeri çoklu medya araçları ile destekler.
T7.1.5. Konuşmasını konuya, ortama ve konuşmayı yapacağı kişi veya gruba göre uyarlar.
T7.1.6. Dinlediklerindeki/izlediklerindeki ana fikri ve ana fikri destekleyen düşünceleri belirler. T7.1.7. Konuşmacının tezlerinden ve görüşlerinden hangilerinin gerekçeler ve kanıtlarla desteklendiğini, hangilerinin desteklenmediğini ayırt eder.
T7.1.8. Dinledikleri/izledikleriyle ilgili çıkarımlar yapar. Neden-sonuç, amaç-sonuç, koşul, karşılaştırma, benzetme, örneklendirme, duygu belirten ifadeler, abartma, nesnel ve öznel çıkarımlar vb. üzerinde durulur.
T7.1.9. Dinlediklerindeki/izlediklerindeki bilgi ve düşüncelerin tutarlılığını sorgular.
T7.1.10. Dinlediği konuşmada öne sürülen düşüncelerin gerekçelerini ve kanıtlarını belirler. Öne sürdüğü düşüncelerle ilgili verileri, destekleyici bilgileri, gerekçeleri, kanıtları ve örnekleri kullanarak görüşlerini tutarlı bir şekilde ifade etmesi sağlanır.
T7.1.11. Farklı türdeki metinleri dramatize eder.
T7.1.12. Yabancı dillerden alınmış, dilimize henüz yerleşmemiş kelimelerin Türkçelerini kullanır.


T7.2. OKUMA
Anlama
T7.2.1. Okuduklarının konusunu ve ana fikrini/ana duygusunu belirler.
T7.2.2. Metnin nesnel bir özetini yapar.
T7.2.3. Okuduklarında yardımcı fikirleri belirler ve yardımcı fikirlerin ana fikri nasıl desteklediğini açıklar.
T7.2.4. Başlık ve içerik uyumunu sorgular.
T7.2.5. Metinden anlam çıkarırken anlamı desteklemek için metnin içeriğine en az birkaç kez
doğrudan atıf yapar.
T7.2.6. Okudukları ile izlediklerini karşılaştırır. Okudukları ile izlediklerini; kahramanlar mekân, zaman ve içerik yönünden karşılaştırması sağlanır.
T7.2.7. Okuduklarındaki yönlendirici ifadelerin anlamda yaptığı değişikliği fark eder.  Aksi takdirde , ama, fakat, oysaki, başka bir deyişle, özellikle, ilk olarak, son olarak, tersine, o hâlde, başka bir deyişle vb. yönlendirici ifadeleri bulması sağlanır.
T7.2.8. Paragrafın yapısını bilir.
T7.2.9. Okuduklarında anlatım biçimlerini ve düşünceyi geliştirme yollarını fark eder.
T7.2.10. Çoklu medya kaynaklarından edindiği bilgilerin güvenilirliğini sorgular.
T7.2.11. Bir bilgiye veya içeriğe erişmek için basılı ve dijital içeriklerde içindekiler ve sözlük bölümünü kullanmayı bilir.
T7.2.12. Hikâye edici metinlerde olay örgüsünü çözümler.  Olay unsurlarının birbiriyle nasıl bir etkileşim içinde olduğunun belirlenmesi ve olay örgüsünün çözümlenmesi sağlanır.
T7.2.13. Bilgilendirici metinleri çözümler.  Kişi, olay ve düşünceler arasındaki etkileşimin çözümlenmesi; olayların /düşüncelerin kişileri nasıl etkilediği veya kişilerin olayları/düşünceleri nasıl etkilediğinin açıklanması sağlanır. Yazarın metni nasıl yapılandırdığını, bölümlerin metnin bütününe ve işlenişine nasıl katkı sağladığını açıklaması sağlanır.
T7.2.14. Bilgilendirici metinde sunulan gerekçeleri ve kanıtları değerlendirir.
T7.2.15. Şiirin şekil özelliklerini bilir.   Şiirde kafiye, redif gibi ahenk unsurları fark ettirilir, bunların türlerine değinilmez.  Serbest şiire ve hece ölçüsüne değinilir. İstiklâl Marşı’nın aruz ölçüsü ile yazıldığı belirtilir ancak aruz ölçüsü bilgisine girilmez.
T7.2.16. Okuduklarında anlama dayalı anlatım bozukluklarını fark eder.
T7.2.17. Yazarın metindeki bakış açısını belirler.
T7.2.18. İki farklı yazarın aynı konuda yazılmış aynı türdeki bilgilendirici metinlerini karşılaştırır. T7.2.19. Okuduğu metnin türünü belirler.
Akıcı Okuma
T7.2.20. Bağımsız olarak farklı türde metinleri okur ve anlar.
T7.2.21. Yazım ve noktalama işaretlerine dikkat ederek, uygun hızda sesli veya sessiz okur.
T7.2.22. Metni türüne göre dramatize ederek okur.
T7.2.23. Dilin ses, şekil ve söz dizimi kurallarına uyarak okur.
Söz Varlığı
T7.2.24. Anlamını bilmediği sözcük ve sözcük gruplarının anlamını belirler. Sözcükleri öğrenmek için görseller, sözlük, atasözleri ve deyimler sözlüğü, vb. araçlar kullanılacaktır.
T7.2.25. Okuduğu metindeki sözcük ve sözcük gruplarının cümle içinde kazandığı anlamı fark eder. T7.2.26. İmge olarak kullanılan sözcüklerin veya deyimlerin metinde kullanılan anlamlarını
belirler.
T7.2.27. Fiilerin cümleye kattığı anlam özelliklerini fark eder.
T7.2.28. Zarfların cümleye kattığı anlamı ve işlevini fark eder.





EN ÖNEMLİ AN... 



Bir zamanlar bir kralın aklına söyle bir düşünce geldi: "Eğer bir işe 

ne

zaman başlayacağımı; kimi dinleyeceğimi ve yapmam gereken en önemli 

şeyin ne

olduğunu bilseydim, girdiğim her işi başarırdım." 

Aklına böyle bir fikir düşünce, krallığın dört bir yanına, kim 

kendisine her

iş için en uygun vakti, bu iş için en gerekli kişinin kim olduğunu ve

yapılması gereken en önemli şeyin ne olduğunu öğretirse ona büyük bir

mükafat vereceğini 

ilan etti. 




Bilgeler kralın huzurunda toplandı, fakat sorulara verdikleri cevaplar

birbirinden tamamen farklı çıktı. 

İlk soruya cevap olarak; kimileri her hareketin doğru vaktini bilmek 

için

önceden günlerin, ayların, yılların yer aldığı bir takvim hazırlamak ve 

sıkı

sıkıya buna uyarak yaşamak gerektiğini söylediler. 



"ancak böylece" dediler "her şey tam zamanında yapılabilir". 




Diğerleri ise her hareketin doğru vaktine önceden karar 

verilemeyeceğini,

kişinin kendisini boş eğlencelere kaptırmayıp, hep daha önce olmuş 

olayları

izleyerek en lüzumlusunu yapabileceğini iddia ettiler. Bu defa başka

bilginler de kral neler olup bittiğine ne kadar ederse etsin, tek bir

kişinin her hareket için en uygun vakte karar vermesinin imkansız 

olduğunu;

kralın, her şeyin en uygun vaktini tespitte ona yardım edecek bir bilge

kişiler konseyi kurması gerektiğini söylediler. 



Fakat bu defa da başka bilginler; "Bir konseyin önünde beklemesi 

imkansız

bazı şeyler vardır, bu işlerin yapılıp yapılmayacağına ancak tek bir 

kişi

anında karar verebilir" dediler. "Buna karar vermek içinse neler 

olacağını 

önceden bilmek gerekir. Neler olacağını önceden bilenler de yalnızca

sihirbazlardır. Dolayısıyla her hareketin doğru vaktini bilmek isteyen,

sihirbazlara danışmalıdır. 



İkinci soruya da aynı şekilde türlü türlü cevaplar geldi. Kralın en 

fazla

ihtiyaç duyduğu, en gerekli kişiler bazılarına göre danışmanlar; 

bazılarına

göre papazlar; bir kısmına göre hekimler; daha başka bir kısmına göre 

ise

savaşçılardı. 

Üçüncü soruya, yani en önemli işin ne olduğu konusuna gelince; bazıları

dünyadaki en önemli şeyin bilim olduğunu söyledi. Bir kısmı savaşta

ustalaşmak; daha başkaları da dini ibadet dediler. Bütün cevaplar

birbirinden farklı çıkınca, kral bunların hiçbirisini kabul etmeyip hiç

kimseye de ödül vermedi. 


Ama hala doğru cevapları alamadığı için, bilgeliğiyle ünlü bir 

münzeviye

danışmaya karar verdi. 

Münzevi, hiç ayrılmadığı bir ağaç kovuğunda yaşar, yanına sade halktan

başkasını kabul etmezdi. Bu yüzden kral üstüne sade elbiseler giyerek

kendisini halktan biri gibi göstermeye çalıştı ve yola düştü. 

Münzevinin

kovuğuna yaklaştıklarında atından indi ve muhafızını da geride bırakıp 

yola

devam etti. Kral yaklaşırken münzevi kovuğunun önüne çiçek tarhları

kazıyordu. Kralı gördü, selamlayıp kazmaya devam etti. Münzevi mecalsiz 

ve
zayıf birisiydi; 




küreğini toprağa her sokuşunda bir parçacık toprak çıkarıyor, soluk 

soluğa

kalıyordu. 

Kral yanına gelip söyle dedi. "Ey bilge münzevi, size üç sorunun 

cevabını

sormak için geldim. Doğru şeyi doğru zamanda yapmayı nasıl 

öğrenebilirim? En

fazla muhtaç olduğum, dolayısıyla diğerlerinden fazla ilgi göstermem 

gereken

insanlar kimdir? En önemli ve her şeyden önce kendimi vereceğim isler

nelerdir?" 




Münzevi kralı dinledi, ama cevap vermedi. Avuçlarına tükürüp kazmaya 

devam

etti."Yoruldunuz" dedi kral, " Küreği bana verin de biraz 

dinlenin."Münzevi,

"Sağ olun" diyerek küreği krala verip yere oturdu. 



Kral iki tarh kazdıktan sonra durup sorularını tekrarladı. Münzevi yine 



cevap vermedi; bu defa ayağa kalktı, elini küreğe uzattı ve söyle dedi:



"Biraz dinlenin; bir parça da ben çalışayım." 

Fakat kral küreği ona vermeyip kazmaya devam etti. Bir saat geçti, bir 

saat

daha. Güneş, ağaçların ardından batmaya başladı; sonunda kral küreği 

toprağa

saplayıp söyle dedi: "Ey bilge kişi, senin yanına sorularıma bir cevap

bulmak için geldim. Eğer cevap vermeyeceksen, söyle de evime gideyim". 



Münzevi, "Buraya koşarak birisi geliyor" dedi, "bakalım kim?" Kral 

arkasına

döndüğünde bir adamın koşarak kendilerine doğru geldiğini gördü. Adamın

karnına bastırdığı ellerinin altından kan sızıyordu. Kralın yanına 

ulaşınca,

kendinden geçercesine inledi, sonra da bayılıp yere düştü. Kral ve 

münzevi,

hemen adamın üstündeki elbiseleri çıkardılar. Karnında büyük bir yara 

vardı.

Kral yarayı elinden geldiğince yıkadı, mendiliyle ve münzevinin 

havlusuyla

sardı. En sonunda kan durdu, adam kendisine gelince içecek bir şey 
istedi.
Kral dereden taze su getirip ona verdi. Bu arada aksam olmuş hava 
soğumuştu.
Kral, münzevinin de yardımıyla yaralı adamı kovuğa taşıyarak yatağa 
yatırdı.
Yatağa uzanan adam gözlerini kapatıp derin bir uykuya daldı. Kral,
koşuşturmadan ve yapmış olduğu islerden öylesine yorulmuştu ki eşiğe 
çöktü
ve uyuyakaldı; kısa yaz gecesi boyunca deliksiz bir uyku çekti. 



Sabah uyanınca nerede olduğunu, yatakta uzanmış ve canlı gözlerle 

dikkatle

kendisine bakan yabancının kim olduğunu uzun süre hatırlayamadı. Kralın

uyandığını ve kendisine baktığını gören adam; "Beni affedin" dedi,zayıf 

bir

sesle. 

Kral, "Sizi tanımıyorum, üstelik affedilecek bir şey yapmadınız ki" 

dedi. 




"Siz beni tanımıyorsunuz, ama ben sizi tanıyorum" dedi adam. "Ben, 

kardeşimi

astırdığınız ve mallarını elinden aldığınız için sizden öç almaya yemin

etmiş bir düşmanınızım. Tek başınıza münzeviyi görmeye gittiğinizi 

öğrendim

ve dönerken yolda sizi öldürmeye karar verdim. Ama akşam olduğu halde

dönmediniz. Ben de sizi arayıp bulmak için pusulaya yattığım yerden 

çıkınca

muhafızlarınıza rastladım, beni tanıyıp yaraladılar. Onlardan kaçtım 

fakat

yaramdan çok kan akıyordu. Yaramı sarmasaydınız kan kaybından ölürdüm. 

Ben
sizi öldürmek istedim, siz ise hayatımı kurtardınız. Eğer yaşarsam 
şimdiden
sonra en sadık köleniz olup size hizmet edeceğim ve oğullarıma da aynı 
şeyi
emredeceğim. Affedin beni." 




Kral, düşmanıyla bu denli kolay barıştığı ve onun dostluğunu kazandığı 

için

çok mutlu oldu; onu affetmekle kalmayıp uşaklarını ve kendi doktorunu

gönderip onun tedavisini yaptıracağını söyledi, ayrıca mallarını iade

edeceğine de söz verdi. 

Yaralı adamla vedalaşan kral, kapının önüne çıkıp münzeviyi aradı. 

Gitmeden önce, sormuş olduğu sorulara cevap vermesini bir kez daha rica

etmek istiyordu. Münzevi dışarıda, bir gün önce kazmış oldukları 

tarhlara

çiçek tohumlarını ekiyordu. 



Kral ona yaklaştı ve söyle dedi: "Sorularıma cevap vermeniz için size 

son

defa yalvarıyorum!" 

yorgun dizlerinin üstünde çömelmeye devam eden münzevi, gözlerini 

kaldırıp

krala baktı ve, 

"Cevabınızı aldınız" dedi. "Nasıl aldım? Ne demek istiyorsunuz?" diye 

sordu

kral. "Anlayamıyorsunuz" diye cevapladı münzevi. "Dün eğer benim

dermansızlığıma acımayıp su tarhları kazmasaydınız, gidecek ve su 

adamın

saldırısına uğrayacaktınız ve yanımda kalmadığınıza pişman olacaktınız. 










Yani en önemli vakit, tarhları kazdığınız vakitti; en önemli kişi 

bendim ve

en önemli isiniz bana iyilik yapmaktı. Daha sonra bu adam yanımıza 

koşarak

geldiğinde, en önemli vakit onunla ilgilendiğiniz vakitti, çünkü eğer 

onun

yaralarını sarmasaydınız, sizinle barışmadan ölecekti. Dolayısıyla en 

önemli

kişi oydu, en önemli iş de onun için yaptıklarınızdı." 

">ine-height: 22.4px;">

"Bundan sonra şu gerçeği unutmayın: 

Tek önemli vakit vardır, içinde bulunduğunuz an. O an en önemli 

vakittir,

çünkü sadece o zaman elimizden bir şey gelebilir. En önemli kişi, 

kiminle

beraberseniz odur, zira hiç kimse bir başkasıyla bir daha görüşüp

görüşmeyeceğini bilemez; ve en önemli iş iyilik yapmaktır, 



çünkü insanın bu dünyaya gönderilmesinin tek sebebi budur." 




Tolstoy - İnsan Ne İle Yaşar 

1. Etkinlik

Bu hikayeyi sınıfça canlandırarak ortaya çıkardığınız videoyu mp3 şeklinde Edmodo programı yardımıyla bana gönderiniz..







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder